BİLGİNİN ADRESİ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 EDEBİ METİNLER

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin



Mesaj Sayısı : 474
Kayıt tarihi : 14/04/08

EDEBİ METİNLER Empty
MesajKonu: EDEBİ METİNLER   EDEBİ METİNLER Icon_minitimeÇarş. Mayıs 07, 2008 4:43 pm

Edebi metinler, aklın istifade ettiği birtakım bilgileri ihtiva etse de, insanın iç dünyasında zevk uyandırmak ve duyguları etkilemek için ortaya konur. Bu nedenle edebiyat, anlamdan çok, söz ve terkiplerle yani üslûpla ilgilenir. Edebiyat yazarı ve şair için anlamları hedeflemek gerekliyse de, öncelikli hedef, söz ve terkiplerdir. Hem sözlerin hem de terkiplerin birtakım anlamlara götüren göstergeler oldukları doğrudur. Ancak edebiyatçı ve şair, söz konusu anlamları icra etmek amacıyla tüm çabasını söz ve terkiplerin üzerinde yoğunlaştırır. Edebiyatçı ve şairler, belağatı; "anlam güzelliğini, söz ve terkip güzelliği çerçevesinde sunmaktır" şeklinde tanımlıyorlarsa da onların, anlamları yakalamak için gösterdikleri çaba, onu güzel söz ve terkipler halinde icra etme çabasıdır. Zira sözler ve terkipler, anlam icra etmenin birer görüntüleridir.
Anlamları icra etmek, söz ve terkipleri icra etmeye bağlıdır. Gerçi metinlerde esas olan, anlamları icra etmektir. Fakat bu, genelde metinler için geçerlidir. Edebi metinlerde ise amaç, sadece anlamlar icra etmek değildir. Asıl amaç, okuyucu ve dinleyiciye sadece anlamlar sunmak değil, aynı zamanda onu etkilemektir. Okuyucuyu ve dinleyiciyi etkilemek, öncelikli hedeftir. Bu nedenle şair ve edebiyatçı, kullanacağı söz ve terkiplerin seçiminde büyük bir özen gösterir. Bu söz ve terkiplerin vurgulayıcı, genelleştirici ve estetik nitelikte olmasını hedefleyerek, kişinin iç dünyasında etki ve infial uyandırma çabası içindedir. Bundan dolaylıdır ki edebi metinler, düşünceleri ifade eden ibareler, bu ibarelerden ortaya çıkan görüntüler ve ifade edilecek düşüncelerin seçimiyle ayrıcalık gösterirler. Şair ve edebiyatçının düşüncelerle ilgili tek kaygısı, onları etkili ve duyguları harekete geçiren, uyandıran bir tarzda düzenlemektir. Başka bir ifadeyle aslolan düşünceleri ifade etmek yani düşüncenin resmini çizmek, görüntüsünü ortaya koymaktır. Düşünceler ise ifade etmede birer araçtırlar. Şair ve edebiyatçı buna büyük bir önem atfeder. Düşünceler ne kadar ifade etme kabiliyetine sahip olursa, şairin ve edebiyatçının o kadar ilgisini çeker. Şair ve edebiyatçı için önemli olan, düşüncelerin ne kadar doğru olduğu değil, ifade etmeye ne kadar yatkın olduğudur. Çünkü edebi metnin ortaya konmasındaki amaç, insanlara düşünceleri öğretmek değil, onların duygularını uyandırmak, iç dünyalarını harekete geçirmektir. İfadeye duyulan ilginin nedeni de bundan kaynaklanmaktadır. Demek ki edebi metinler, söz ve terkiplerin meydana getirdiği ifade etme noktası üzerinde dururlar. Onlar için düşünceler ne kadar ifade etme kabiliyetine sahipseler ve insanın iç dünyasında ne kadar etki uyandırabiliyorlarsa, bu düşüncelerin içeriği de o kadar önemlidir.
İşte edebi metinlerin gerçeği budur. Madem ki edebi metinlerin gerçeği budur, öyleyse; edebi metinlerin okumaktan doğan sezgiyle ilişkilendirilmesi gereken ön bilgilerin ifade gücü, tasvir ve edebi tarzlarla ilgili bilgilerden oluşması gerekir. Edebi metin ve ona yüklenen tarz da ancak bu şekilde anlaşılabilir. Bu da demektir ki, edebi metni anlamak için söz ve terkiplerle, yani düşünceleri ifade etme araçlarıyla ilgili ön bilgilere sahip olmak gerekir. Ön bilgilerin yanı sıra, edebi tarzları bilmek ve onları birbirinden ayırt etmek de önemlidir. Başka bir ifadeyle, edebi metni anlamak için, kişide zevk duyma, ayırt etme ve kavrama yetilerini geliştirecek şekilde bu metinlerin önceden okunmaları şarttır. Bu nedenle edebi metinlere ilişkin ön bilgilere sahip olmayan kişi, okuduğu edebi metinden etkilenmiş gibi görünüp onu takdir etse de bu, onun metni anladığı anlamına gelmez. Mesele, zevk ile ilgilidir. Zevk ise, ancak bir çok zevk denemesiyle, yani her türlü edebi metni okumakla ortaya çıkar. İşte, bu zevk alma duygusu ortaya çıktığında, edebi metin anlaşılabilir. Zira edebi metni anlamak, metnin anlamını bilmek değildir. Edebi metni anlamak, söz ve terkiplerden meydana gelen estetiğin tadına varmaktır. Edebi metin bu estetiğin farkına varmadan anlaşılamaz.
Her şair ve edebiyatçının kendine özgü bir ifade tarzı vardır. Örneğin; aşağıda iki ayrı şaire ait olan mısralar, sonraki iki şaire ait mısralardan farklıdır.
1-"İki huyunu sevmem insanın
Kibri zenginliğinin
Hakirliği fakirliğinin
Sen sen ol, taşkınlık yapma zengin olursan
Zamana meydan oku fakir olursan"
2-“Bitkin düşürdü gönlümü
Gönlüme sahip olduğunu iddia eden
Senin aşkın yaratıldı
Tıpkı yaratıldığın gibi
Bir aşk olarak onun için
Sen ve gönlün
Gösterirsiniz birbirinize
Tüm aşkınızı."

3-"Konuk severliği öğretmeye kalkışırsa
Misafir bize,
Ev ahalisi, çoluk çocuk çullanır üzerine
Burunlarından fışkırır
Zehir zemberek öfke"
“Geri çekmeyiz atlarımızı alana dek
Düşmanlarımızdan ganimetlerimizi
Üstümüze üstümüze gelişleri yıldıramaz bizi"

4-"Öfkelendik miydi alev alev
Yırtar atarız güneşin örtüsünü
Ya da kanlar fışkırır güneşten
Hedef oldu mu bir kabile üyesi öfkemize
Yalvarıp yakarışlarda bulunur bize
Çıksa bile Kaf Dağı'nın zirvesine"
Görüldüğü gibi yukarıdaki mısralardaki farklılık, anlam farklılığı değildir. Bu farklılık, şairin ortaya koyduğu ifade biçiminden kaynaklanmaktadır. Gerçi bu şairlerin her biri okuyucu ve dinleyicinin duygularında etki meydana getirmektedir. Fakat ilk iki şairin insanda uyandırdığı duygular, sonraki iki şairin uyandırdığı duygulardan daha farklıdır. Şimdi dört ayrı edebiyatçının şu sözlerine dikkat edelim: 1- "Ey büyük bir sevgiyle bağlılık duyduğum, güvendiğim, kendisinden medet umduğum, Allah'ın kararlı bir şahsiyet olarak yarattığı, umutların çakmaktaşını tutuşturan Efendim! Allah seni aziz kılsın. Sana karşı yüreğimde beslediğim ümidimi körler görüp, döktüğüm methiyeleri sağır sultan bile duyduğu, sana duyduğum itimadı cansızlar bile hissettiği halde; eğer ihsan ve lütfunun elbisesinden beni soyutlamışsan, beni himaye eden kollarını üzerimden kaldırmışsan, bunda şaşılacak ne var? Su, suyu içenin boğazına takılıp kalabilir. İlaç, kendisinden şifa uman kişiyi öldürebilir. Güvenilen dağlara kar yağabilir. Arzulayan kişinin arzusu kursağında kalabilir. Ölüm, hırs çabasından önce kapıyı çalabilir." 2- "Kitap, ilim dolu bir damardır. Zerafet dolu bir zarftır. Hem mizah, hem de ciddiyet içeren bir kaptır. İstersen bir bitkiden daha fazla solabilir. İstersen Sehban Vail'den daha fazla belağatlı olabilir. İstersen iç dünyayı heyecanlandıran duygu ve düşüncelerine gülümseyebilirsin. İstersen paha biçilmez faydalı bilgilerine hayran kalabilirsin."
3- "Bilim, herhangi bilimsel bir konuda son noktayı koymaz. Çünkü onun gerçekleri göreceli ve geçicidir. Bilimsel gerçekler, araştırma sonucu yerine geçecek yeni gerçekler elde edilmedikçe geçerliliklerini ve değerlerini korurlar." 4- "Düşünceler türlü türlüdür. Görüşler de öyle. Her asrın sorunları önceki asırların sorunlarından farklıdır. Her hangi bir asrın sorunlarından biriyle ilgilenen araştırmacı, ilk bakışta yeni bir sorun olduğunu düşünür. Önceki sorunlarla herhangi bir bağlantısının, ilgisinin olmadığını sanır. Hani olur ya, iki asrın sorunları arasında bir benzerlik, bir bağ veya bir sebep bulurum diye düşünüp durur."
Görüldüğü gibi metinlerdeki farklılık, anlam farklılığından kaynaklanmamaktadır. Söz konusu farklılık, bu anlamların ifade biçiminden doğmaktadır. Edebiyatçılardan her biri, ifade etmek istediğini farklı tarzda sunmaktadır. İlk iki edebiyatçıdan birincisi, birine yalvarıp ondan şefkat beklemektedir. İkincisi ise, bir kitabı betimlemektedir. Fakat her ikisi de kendine özgü tarzı ve sonuç biçimiyle vermek istediği anlamı ifade etmiştir. Sonraki iki edebiyatçılardan birincisi bilimden, ikincisi ise düşüncelerden söz etmektedir. Ancak her ikisi de ilk iki edebiyatçının icra ettiğinden farklı bir tarzda düşüncelerini ifade etmişlerdir.
Fakat parçaların her birinde anlamdan çok, söz ve terkipler ön plana çıkarılmıştır. Parçalardaki anlamlar, yazarların ortaya koymak istediği biçim için birtakım araçlar olarak kullanılmıştır.
Demek ki okuyucu, bu tip şiir veya düz yazı metinlerini anlamak istiyorsa, çabasını önce anlamlar üzerinde yoğunlaştırması doğru değildir. Okuyucu çabasını önce söz ve terkipleri anlamaya yöneltmelidir. Parçanın anlamını kavramak bundan sonra gelir. Bu nedenle okuyucunun ön bilgileri, anlamlarla değil, söz ve terkiplerle ilgili bilgilerden meydana gelmelidir. Bunun için de okuyucunun edebi metinleri çokça okuması, onları eleştirmeye çalışması, söz ve terkiplerin büyülü yapısı üzerinde durması ve kendisinde bir zevk oluşup söz konusu bilgileri elde edene dek bunu sürdürmesi gerekir. Dolayısıyla edebi metinlerin anlaşılması için ne araştırma ve eğitime ne de metinlerin içerdiği anlamlarla ilgili bilgilere gerek vardır. Edebi metinleri anlamak için her şeyden önce bir edebi zevkin oluşturulması gerekir. Edebi zevk ise ancak, pek çok edebi metin okumakla sağlanabilir ki ancak bu durumda edebi metnin coşkun bir hazla okunması mümkün olur. Aynı şekilde edebi metinleri anlamak için; söz dizimi, çekim bilgisi, ma'ani (semantik, anlam bilim), beyân (beliğ söz söyleme sanatı), bedi' (mecaz sanatı) gibi belağat türleri ve dil bilimi, usul hakkında bilgiye de sahip olmak gerekmez. Edebi metni anlamak için bu bilgilere aşina olmak daha iyi olur, fakat detaylara girip derinleşmeye gerek yoktur. Edebi metinleri anlamak için tek bir unsuru gözden kaçırmamak gerekir. O da edebi bir zevke sahip olana dek pek çok edebi metin okumak gerektiğidir. İşte edebi metinleri anlamada izlenecek düşünme biçimi bundan ibarettir. Zira edebi metni anlamak için bir ön-zevkin var olması gerekir. Başka bir ifadeyle, edebi metinlerin söz konusu zevki meydana getirecek olan karakterlerini bilmek gerekir.
Aksi takdirde edebi metinleri anlamak, yani bu metinlere ilişkin üretici ve sağlıklı düşünmek mümkün değildir. Gerçi edebi zevk olmadan da metnin içeriği algılanabilir, ya da metnin kastetmediği bir görüş çıkarılabilir. Fakat edebi zevk olmadan metni anlamak, onun üzerinde yoğunlaşmak mümkün değildir. Çünkü okuyucu edebi zevkin tadını bilmiyor ki onu anlayabilsin. Edebi metnin anlaşılması, okuyucuda uyandırdığı titreşim, coşku ve etkiye bağlıdır. Bunlar ise ancak okuyucuda edebi bir zevk olduğu zaman gerçekleşir. Kısaca, edebi metinleri anlamak için, her şeyden önce okuyucuda edebi zevkin mevcut olması şarttır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilgiadresi.yetkinforum.com
 
EDEBİ METİNLER
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
BİLGİNİN ADRESİ :: KONUNU ARAŞTIR :: TÜRKÇE-
Buraya geçin: